Batı
Karadeniz'in ayakta kalan tek antik kenti olan Düzce'nin tarihi, M.Ö. 1390-800
yılları arasında hüküm süren Hitit (Eti) medeniyetine kadar uzanır. Orhan
Gazinin komutanlarından Konuralp Bey tarafından 1323'de Osmanlı topraklarına
katışan Düzce günümüzde, önemli idari, ekonomik ve sosyal gelişmelerle yükselme
göstererek hızla gelişmiştir.
Anadolu'yu büyük merkezlere bağlayan ve özellikle Ankara ve İstanbul'u kat eden
TEM otoyolu ve D-100 karayolu güzergâhında bulunan Düzce, bu iki büyük şehrin
arka bahçesi özelliğindedir. Başkent Ankara'ya en kısa mesafe de denizi olan yer
Akçakoca'dır.
Mavi ve yeşilin kucaklaştığı karadeniz sahilleri yağmur ormanları
olarak adlandırılan zümrüt yeşili ormanları, mavi bayraklı sahilleri,
birbirinden güzel yaylaları, doğa harikası Samandere ve Güzeldere şelaleleri,
Efteni kuş cenneti, şifalı kaplıcaları, şirin gölleri, akarsuları, Prusias antik
kenti ve diğer tarihi zenginlikleriyle Düzce, milletimizin anlamlı ve güzel
geleneklerini sürdüren bir ilimizdir.
Yörenin kendine has sanayi ve el
işlemeciliği, turistik anlamda yol boyunca konaklama ve dinlenme tesislerinde
satışa sunulur. Büyük ve küçük Melen ırmaklarında yapılan rafting sporu,
Hasanlar Baraj Gölet'inde düzenlenen yelken yarışları ve uçurtma şenlikleri insan
ve doğanın uyumlu birlikteliğini yansıtır. İç Anadolu'nun denize açılan en yakın
penceresi konumundaki Akçakoca yeşil ve mavinin kaynaştığı şirin bir tatil
beldesidir. Yöre insanı fındıkçılık, balıkçılık ve turizm ile geçinir. Sıcak
misafirperverliği, her mevsim bulunan tatlı su ve deniz balığı, tesislerde
alabalık üretimi, yaylalarında doğal canlı alabalığı, fındığı, meyvesi, dağ
çileği, kestane balı, acı balı, özellikle kemik hastalarına iyi gelen şifalı
kumsalları, denizi ve folklorik özellikleri ile Akçakoca, her bütçeye uygun bir
dinlence ve eğlenceyi birlikte sunar.
|